....

MAYIS

Nisan da yağmadı bu kadar, Mayısın işi diyelim o zaman bu olana da. Erken gelmişim yine. Uzun süre olmuş buralara gelmeyeli, daracık sokaklarda park yeri bulmaya çalışırken 6 sandım. Unutmamışım o okulu. Bahçesinin yanında sıralanmış arabaların en arkasında bir tanelik boş yer olduğunu gördüğümde benim için ayrılmış dedim içimden. Fazla yer aranmadığımdan bu gün şanslı mıydım? Stop ettim arabayı da kendimi de. Ön cama vuran damlacıkların sesini dinliyor, dışarıyı seyrediyorum. Biraz camı açtım toprak kokusunu içime çektim. İçeriye çok yağmur geldiğinden kapadım hemen. Dikkat ettim de sileceklerin biri yukarıya yakın durmuş. Bilememiş eski yerine gidememiş gibi geldi bana. Oysa biraz önce harala gürele nasıl da yağmuru savmak için çalışıyordu. Lastiğinin çıkardığı tok sesiyle bir o yana bir bu yana giderken görevi bittiğinde kendine şimdi yer bulamayanlar gibi. Yağmur biraz dinsin istiyorum, yok ama gökyüzü beni duymuş öyle hemen değil der gibi daha da hızlanıyor. O da bir hayli biriktirmiş ben gibi. Senden önce ben döküm içimdekileri hele sen bir sıranı bekle diyor. Bekliyorum söz dinleyen çocuklar gibi. Uslu uslu. Çanta da taşınmaktan  ucu kıvrılmış kitabımı çıkarıyorum. Sen dertlerini döküp iyicene bir rahatla gökyüzü. Yirmi dakikam var daha benim. Başlıyorum ilk birkaç kelimeye heveslice ama sonra okuyamıyorum. Kapadım. Tek elimle pat diye. Taktım ben bu yağmura gökyüzüne. Niye azalacağına bitmiyordu ki dertleri. Daha da sertleşerek beyazlayarak küçük toplar halinde başkalarının da canını yakmak onların kaçışmalarını seyretmek çok mu hoşuna gidiyor. Neydi derdin ki kendi acıların var diye başkaları da mı acı çeksin onlar da hayat sahnesinden çil yavrusu gibi kaçsınlar istiyorsun. Ey gökyüzü dur artık ağlama. Güya ben seansa gelmiş kafamdaki deli sorulara yanıt ararken ağlayacaktım. Hem de salya sümük. Seninkiler bitsin diye bekliyorum. Hadi. Komiksin. Şaka gibisin üstüne bir de dolu dolusun. Yaz geldi sırası mı şimdi. Git mevsimini bekle. Yanımdan gecen arabalara, okuldan çıkan çocuklara, kafalarında ki poşetlerin onların koruyacağını sananlara bakıyorum. Bakıyorum öylece.

Anlaşılan bana sıra gelmeyecekti bu gün. Hem ne konuşacaktım ki erkenden geldim bir de. Aklımı şu gökyüzünün yaptıkları aldı gitti. Hiçbir şey kalmadı. Söyleyeceklerin önemsiz sıradan şeyler diyen tarafımla vazgeçme anlat dök sen de içini dolu dolu anlat diyen tarafım savaşıyor. O kadar geceden planlamıştım soracaklarımı doğru muyum diye onaylatacaklarım hatta yol haritam bile vardı. İki arada bir derede kaldım gecen zamanların birinde olduğum gibi. İçim sıkıldı. Pişman oldum o kadar yol geldiğime. Bütün isteğim de kaçtı. Yağmurun döküldüğü o kocaman kararmış bulut benim üzerime çöktü bu sefer baş başa kaldığım düşüncelerimle. Meğer ben anlatmaya değil seninle konuşmaya gelmişim gökyüzü. Umarım acıların biter yine bize masmavi gülümsersin.

Sustum. Dönüyorum.

Author

fatih@kapoglu.com

Comments

Nihal
Mayıs 13, 2019 at 9:00 pm

👏🏻👏🏻👏🏻



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir