Uncategorized

SINIF MESELESİ

SINIF MESELESİ
Alt sınıf mısınız? Yoksa A sınıfı mı? Pırlanta, elmas kolyeleriniz varsa hangisine ait oluyoruz. Normal daire değil yalıda otuyorsak peki. Ödeyecek paramız yoksa doğalgaz faturasını bu ay, battaniyenin altında ışığı söndürerek televizyonun ışığıyla idare ediyorsak. Belki de kaloriferler o kadar ısıtıyordur ki kısa kollu markalı tişörtlerde kocaman salonlarda dev ekranlarda keyifle ayıkladığımız çamfıstığının lezzetine doyamıyoruzdur. Ellerimizi ovuşturarak ısıtmaya çalışırken mutfağa gidip bir çay koymaya üşendiren soğuk evde yaşayanların sınıfı nedir.
Bu nefret edilesi ayrım sadece paradan mı? Çok yazık, kusmuk tadında ekşi kokan klişedir oysa. Anlayamadığımız burasıdır işte, sınıfsal ayrım sadece paradadır. Paranın getirdiği imkandır. Oradaki de gayet insan burada ki de. Birbirlerine hükmetmeye çalışanlar, evet hep siz doğruyu bilmiyorsunuz. Hayat gerçekten bir alış verişse kimse kimsenin üzerine hoyratça davranamaz o halde. Fakat sizler paranın gücüyle şımaranlar, her şeyi ben yapabilirim hissiyatı yaşatan o paranızla gayet insansınız. Ya sizler paramız yok biz böyleyiz, elimizden bir şey gelmez mağduruz deyip sürekli kurban rolünü oynayan siz, sizi sınıflara sokuyorlar diye neden kafa tutmuyorsunuz. Oysa sizde aynı değil misiniz onlarla? Size de hep farklı olduğunuzu söylemiyorlar mı? Farklılıklarınızdan ya da onlar gibi aynı restoranta, gece kulübüne gitmiyorsunuz diye İtip kakmıyorlar mı? Her türlü eziciliğe, onursuzluğa ruhunuzu, bedeninizi hep sınıf atlamak için yapmıyor musunuz? Sizlerde onların peşinden gidip o sınıfa ait olmak isteyişinizden değil mi tüm bu olanlar. Kim haklı hangisi suçlu.
Algılarda mı, yoksa dayatılanlarda mı aramalıyız? Sınıf kelimesini, paralı onlar, onlara hiçbir şey olmaz paraları var çok zenginler, onların çocukları bizlerin çocukları. Kim yahu bu onlar bizler. Ötekileştiren kimler? Kim karar veriyor zengine fakire? Bakıyorum, baktım zengin çocuklarından bahsediliyor. Çocuğun tanımında zengin fakir olur mu hiç? Saçmalığın dik alası. Ne ara bu kadar zıvanadan çıktık. Onların başı da bir hayli bela da, çocuk, ergen olmak böyle bir işte. Sınıfı mı olurmuş. A sınıfı olmak da zor şeymiş o zaman B den. Peki ben C miyim? Anlamıyorsunuz. Yok zengini fakiri. Sınıf mınıf da hikaye. Asıl mesele insan yetiştirme de. Öyleleriyle beraberim ki gönül fakiri kapatmış kendini her türlü duyguya. Sıkı sıkıya kimseyi istemeden seyrediyor tüm gün salonundan lebiderya boğazı. Ferahlatmıyor serin sular içini çünkü kavruluyor yüreği, cepleri, banka kasaları dolu olsa da, yeri yoktur gidecek, o yakuttan kolyesini, takacak bir düğünü de kalmamıştır. Çevresindekileri ayırarak bölerek yitirmiştir arkadaşlıklarını. Fakirleşmiştir haberi yok. Parasıyla verdiği mangal partileri, boğaz manzarasında kahvemizi içeriz yalanıyla kandirdiğı hangi sınıftan peki? Yine de kanmıyorlar değil mi?
Peki sen çocuğum elinde kitaplarla arkadaşının arabasını iki sokak ötede durdurtup asıl hayatının asla bilinmesini istemeyen genç öğrenci, sen o karar verenlere inandığın ait olduğun sınıfını beğenmiyor musun? İlerdeki sınıfın için mi yatırım, bu çaba. Senin ki ikiyüzlülük olmuyor mu? Her şey konfor için mi? Anlamıyorum. Anlatın bana. Benim evim onunkinden daha büyük, yeni desinler diye mi bu savaş. Her şey şu bilmem kaç liralık … marka çanta için mi ulaşılmak istenen kariyer, ev ve koca. Tüm sevgililer. Oku adam ol lafından sıkılmış bir kesim var biliyorum, halen bir yerlerde dayın olmayınca, çevren fakir olunca da okumanın boş olduğu inancına kanma. Kanmayanlardan ol. Kendini yaratmak varken, biz buraya aitiz kısıtlamalarını ve onun jargonuna kaptırma kendini. Yok öyle bir kategori. Hepimiz öleceğiz, ölümümüzü bilerek yaşayabilen tek canlı türüyüz üstelik de. Çünkü aklımız var ve bu korkunç gerçekle yola devam ediyoruz. Hepimiz kaybettiklerimizin arkasından gözyaşı döküyoruz. Hastalanıyoruz. Acı çekiyoruz bacağımızı bir yere çarptığımızda. Yok öyle, zenginin acı çekmediği, fakirin hiç gülmediği bir hayat yok. Herkesin tatlısı, ekşisi var. Çünkü duygular aynı. Cebimizdeki kartlarla ölçülemez değerler var. İnsan duygu demek. O söz ettiğiniz eşit olmayan, insafsızca seçtiğiniz kelimeler, ötesin de yargılamalar bende yok, hiç olmadı bana geçmiyor çünkü beni hakça, hümanistce, demokratik ilkelerce yetiştirdiler. Geçmemesi bundandır. Kül yutmadığım da doğrudur. Çoğu zaman karşılık vermeyişim değerli nefesime yazık olacağını bilmemdendir. Asla yılgınlıktan değil, insanın kendini yetiştirememesinin üzüntüsündendir. Sayfalarca her yerde yazılan çizilen romanlara konu olan, türlü facialara sebep olan meselenizi bir çürük çarşafı yırtar gibi atıp yüzünüze fırlatmak geliyor içimden. Şimdi siz çarşafında markasına bakarsınız, yırtanın insan kalitesine bakmak yerine.
Neye nerden bakarsanız bakın. Bir şekilde hayat size insan olduğunuzu bütün zaaflarınızla, iyi ve kötü yönlerinizle bir zincirin halkasından ibaret olduğunuzu kabul ettirecek. Zorlaştırmayın ne de daha fazla gecikmeyin insan olmaya. Kimimiz sobalı eve, bazılarımız konaklarda ağzımızda altın kaşıklarla. Ama hepimiz sarılırız bir buçuk metre beyaz ketenden bir kefene.

Comments



Nihal için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir