Uncategorized

KİTAP

Okuduğu kitabı çok öncelerden biliyordu.Taaa lise yıllarından.Fakat bu yaşlarda elinde henüz bitirilmemiş,
raflarında kapağı açılmamış,içindeki hayatlara dokunmamışken tekrar neden şimdi ellerindeydi.Ne aramak istiyordu bu satır aralarında.O yıllarda hatırladığı sadece tutkulu bir aşk,acımasız,ahlakçı,tutucu, tek derdi yönetim kadrolarındaki işkolik duygusuz bir kocanın ve genç tutkulu,asil karısıyla inişli çıkışlı ilişkilerin bir romanıydı.Konusu belliydi yani üç aşağı biliyordu.Hem 19.yüzyıl Rus edebiyatını severdi, biraz kafa dağıtırım düşüncesindeydi.Ya da daha önemli soru şu ki ne arıyordu bu kitapta bir anlamı var mıydı Kendini kıstırılmış,evden dışarıya çıkamaz hale gelmişti bu günlerde.Adeta tecrit bir hayat, en sevdiği arkadaşlarına bile telefon etmek istemiyor,gelen telefonları bile istemeye istemeye açıyordu.Tekti.Bir başınalığına bir de o böyle katkı sağlıyordu.
Arıyordu kendini belki de kitapta.Bazen basit sıradan bir piknikte,bazan de bir sinema filminin konusunda.Ağaç yapraklarındaki henüz yağmış bir yağmurun damlacıklarında,pencere açılıp içine çekilen toprak kokusunda hangimiz yapmıyorduk ki bu arayışı.Derin bir nefes çekti elindeki sigaradan.Aynı sayfada takılıp kaldı gitmiyordu kafasını veremiyordu bir türlü.Eş zamanlı farklı düşünceler geliyordu aklına…Mesela,kimse savaşta akan kanların o yapışkanlığında veya açlıktan geceleri uyuyamayan çocukların mızmızlanmalarında aramıyor diyordu içinden.Aradıkları her neyse.Gezmiyorlardı mesela ıssız,gece yarılarında kimsesiz,evsiz insanların aralarında.Biliyorlardı ki buralarda bela,tehlike,ağır bir hava vardı.O tekinsiz sokaklardaki hırsızların o günkü hasılattan memnun kaldıkları fakat birilerinin de bu kişlerden bir hayli korkmuş ve mutsuz oldukları anlaşılmazdı.Yani kötülüğün içinde aramıyoruz bu da başka sıradanlık,görmezden gelmelik.Bizim gibi olmayanın içinde bize ait olan birşey yoktur yanılgısına hep yaşarız.Yüzleşemeyiz ödümüz kopar bir esrarkeşle veya sarhoşla kirli yırtık pırtık kokan leş gibi biriyle bir vapurda yanyana oturmaya katlanabilir miyiz.O bizden çok mu ayrı?Bir zamanlar aynı kitapları okuyup aynı lezzetlerde buluşmadığımızı kim bilebilir?Aklımızın ucundan geçmez buralarda kendimize ait birşeyler aramak.Dahası eleştirir,kendimize layık görmeyiz aynı koltuğu onunla paylaşmayı.Onun nedenlerini bilmemizde zaten bir şeye yaramaza olan inancımızla ,böyle gelmiş böyle giderler silsilesi kafamızda çalışır.O zaman kendimizi arayış ta bulurken neyin arayışı diye de bir sorgulamak gerek galİba.Neden şimdi bu bilip de bilmemezlikten gelinen konulara girdim ki dedi kadın.Sanki ben buralarda bir şey arıyorum dedi.İştahla gelen düşüncelere biraz daha odaklanmak istedi ve en sevdiği Bach sonatlarını açtı telefonundan.Kulaklığı takmasına gerek yoktu biraz daha yüksek sesle dinleyebilirdi.Bu müziklerle daha iyi kitap okurdu her zaman.Bir şeyler iyiyken diğer şeyler kötüdür diye bir cümle geldi diline. Bu viruslu gunlerde dışarı madem çıkılamıyor içinde yaşanılan durumun iyi yönleri görülmeli tam da böyle bir şey dedi.Evet ya buydu öldüren bu virüsün iyi tarafları herkes evinde ertelediği ne varsa onları yapsın.Bir türlü zaman bulunmamış kitaplar okunsun işte böyleydi iyi,kötü.Evet kötüydü tecrit,sosyal mesafe,izolasyon,evde kalmak fakat aranıp bulunmalıydı burdada kötünün içinde iyi şeyler mutlaka. Aramak,bulmak,dönüştürmek,yaratmak. Bunlar öylece aklına gelip sıralanıyordu kendi de şaşıyordu ne oldu bana diye.Bugünler kolay unutulmaz diyordu televizyonda şiddet olaylarının arttığı haberleri görünce.Bütün dünyanın kabuğuna çekildiği bu günlerde duvarların arasında kendimizle mutlu kalmanın yollarını arıyoruz.Tekinsiz sokaklardan,yağmur damlalarının güzelliğinden kitabına devam ederken kadında düşünüyordu bunları…..İyi ve kötü aslında ne kadar da yakınlar birbirlerine diye. Kötü, eski, iğrenç, tiksindirici şeylerinde bir zamanlar yeni mis kokulu olduğunu hep unutabildiğimiz gerçeği.
Belanın olduğu yerde arayışımızı sürdürmeyiz.Sırasız ölümlerde ki gidişlerin bile bize gelmediği için şükrederiz taziyelerimizi bildirirken.Kimseciklerin uğramadığı ıssız sokaklarda gezinen tinerci çocukların aldığı geçici zevklerde onların mutluluğunu paylaşabilir misin yada görünce kaçar mısın?Sıvışmak terimi görmezlikten gelmekle ne kadar yan yana.Korkar kaçarız.Mutlu olabilmek tüm çirkinliklerin yakınlarında olanaklı mıdır?Geçici bir andan ibarettir.Ahlaktan konuşulur yozlaşmaktan dem vurulur,gençlerin her şeyi bir lokmada tükettiğinden,az bilip çok konuştuklarından ,elde yeterli bilgi donanım olmayınca da onların karşısında mağlup olunan o duygular.Oysa gençlere bakıyorumda eleştirdiğim yanları olsalarda daha bir özgür düşünebiliyorlar.Ötekileştirmekten nefret edip ayrışmaya çok güzel karşılıklar verebiliyorlar.Sorgulayan ,düşünen gençlerimize güveniyorum.Mesela tabu olan konuları çok güzel irdeliyorlar.Hemde bunları bilimsel temelli edebiyat,tarih,felsefe,pisikolojiyle harmanlayıp önümüze çok keyifli tatlarla sunuyorlar. En çok kim ahlaktan konuşuyorsa o en ahlaksız çıkıyor nedense.Kişi o kadar korkuyor ki genel toplum kurallarının dışına çıkmaktan,farklı olmaktan ötekileşmekten asıl yapmak istediklerini karşısında görünce birden katı,toplumcu,ahlak profosörü kesiliyor ya da yargısız infaz durumu.İşte bu infaz durumlarında gençler artık cevaben başka argümanlarla çıkıyorlar karşımıza çok da iyi yapıyorlar.Kadının kendi çocuklarıyla yaptığı tartışmalar hafızasına geldiği belliydi dudağına bir gülümse belirerek devam ediyordu.
Zaten sen ötekileştirmemeyi başarabildiğinde içine sindirdiğinde senin de birey olabilmenin önü açılabilecek.Ben de hayattayım bu halimle böyle varım diyebilirsen seni sen olduğun için yanında duracaklar çoğalacaklar.Sen kapsayan olduğun kadar kapsanacaksında.Kadın kadın kurdudur derler ya sen kurt olma başka kadına yurt olmalısın.İçindeki arayışın hiç bir zaman bitmemeli bunu ister defalarca okuduğun kitaplarda,ki her okuduğunda başka katmanlarına ulaşabildiğin pek doğrudur,ister seyahatlerinde ,kimi zamanda bir yaprağın üzerine konan çiğ damlasında ,tanımadığın birinin gözlerinde yaşanan bir olayda,duyduğun konuda,gecenin bir yarısında gördüğün bir rüyada sürdürmelisin.Senin normallerinin dışında söylemlerinde kötü,olumsuz kullandığın kelimelerle ifade ettiğin mevzu bahislerinde de aramalısın zira yaşamda sadece aranılacak şeyler romantik,sevimli gördüklerimizde değildir.Bunun da bilincinde olarak devam etmeliyiz yola.Yolun kendisi önemlidir varılacak nokta zaten bellidir.Mühim olan yanında eşlik edenler ve senin bunları seçebilme iradendir.Arayışın buldukların gayretine bağlıdır,senin kendinle ilişkinde geliştiren ,kendini sevdiren yegane çözümdür bana kalırsa çaban.Sana iyi gelen şeyi bırakma ,boşuna demezler.Kadın kitabını pat diye kapattı iç sesinden bunlar akarken okuyamazdı daha fazla.Pencereyi açtı maskeyle sokakta gezinen bir kaç kişiye baktı içi sızlayarak.Nefes almak iyi gelmişti.Oturdu televizyonun karşısına ,çoktan sesini kısmıştı sadece ara sıra alt yazıları okuyordu.İçindeki düşünceler durmuyordu hala bakıyordu televizyonda ki görüntülere, ama sessiz akan bu coşkusu susmuyordu bir kere.Devam ediyordu karşısında biri varmış gibi, sözleri onun reçetesi gibiymiş….Olduramadığın şeyde ısrar edeceğine yapabildiklerinde en iyisi ol diyordu iç sesi bu seferde.Dahi bir matematikçi yoksa sende eğer sen de şiir yaz.Her seferinde yenilgiye hazırlanmak yerine bir defter bir kalemle istediğini çiziktir.Bu yönde enerjini kullan ve her seferinde isteklerinin doğrultusunda kendi içindekini dışarıya çıkartırken ödün verme.Birey olmadan saygıda sevgide göremezsin kendin bile kendine gösteremezsin bunu.Etrafına hiç kızma bu sebeple.
İyi bir toplum için önce bütün sistemin doğurganlığını özgür kılmalıyız.Kadın bunun için önde gelmelidir.Kendi yolundaki arayışlarındaki dalları oysa daha çok küçükken kesilmiyor mu?Ne yazık.Bizim gibi ve bizden sonrası ülke toplumlardan gelenekler,ananeler,atasözleri ataerkil egemenlerin hep yaşadığı bu kaderci öğrenilmiş çaresizlikle başetmenin yolları ne zaman bulunacak?Hepsi yanlış demiyorum ama bir çoğu kazıyan,budayan,öksüz bırakan.Yolları yalnız uçmayı başarabilenler kartal gücünde semada süzülüyorlar.Zor mu evet bazen zordur.Ama aranmaya değerdir,koşulların kaynağını dönüştürebilenler uçuyorlar.Aramaya devam çünkü sonu kesin gökyüzünde süzülmek.Keşke bunları yazsaydım diyor bir ara.Ne güzel aktı geldi sözcükler.Şimdi kalemi elime alsam aynı coşkuyu yakalar mıyım?dedi,sonra aldı bir beyaz sayfa.
İlk cümlesi ”Dünya öyle çirkindi ki!”İşte insan bunların arasındaki güzellikleri asıl aramalı,aranıp bulunacak bakılıp görülecek çok şeyin olduğuna inanmalı bir kere.İnanmalı ki kendine bir yol haritası çizebilsin.Kirli,suratından sümükler akan ,saçları keçe halıine gelmiş, çocuğuda sevimli görebilsin ya da onun gözlerindeki o çocuk bakışı yakalayabilsin.Suçlayarak işaret parmağını sallayarak iş bitmiyor avucunun içindeki gerideki o üç parmağın seni gösteriyor olması bütün bu olanlarda senin de ihmalkarlıkların,görmezden geldiklerini işaret ediyor.Biraz da olsa kendini yoklasan.Bazen yapacak şeylerimiz varken biz hiçbir şey yapmayız.Araştırmayız ahhhlarla vahlarla otururuz.Oysa harekete geççmemizi engelleyen tek şey yine biziz.Yani göstergeler aslında hep bizi gösteriyor.İçimizde ne varsa dışımızdada o var.Bu gözlüğü takarak baktığımızda çevremizdekileri daha iyi görürüz ve onaylarız onları.Onaylamak her yapılana eyvallah çekmek anlamında değil o kişlerin öyle olduğunu kabul etmekteki kendi davranışımızın değişmesi anlamında.Daha önce tartışırken karşımızdakine laf anlatırken tükendiğimiz bir sürü olay yaşamısızdır.Olayın sonrasında da keşke şunuda söyleseydim bunu da deyip deyip dövünmeyenimiz yoktur herhalde.Oysa makul karşılıklar verip onların öyle ,zihinlerinin algılayış biçimleri bu şekildeyi kavrasaydık bizim için bir hayli kolay olurdu.Gerçi bu seviyeye gelmekte kolay değildir fakat çok büyük bir konfor sağlıyor bu düşünüş biçimi.Anlatmak defalarca çabalamak bizim aynı kötücül enerjide kalmamız demek oluyor ve bir işede yaramıyor o sebeple kendimizi iyi edecek şeyleri aramalıyız.Dışarda aranacak pek bir şey yoktur kendi arayışımızı sürdürürken bizi geliştirecek,ferahlatacak şeyleri bulmalıyız.Bu şey var ya şey kelimesi bence çok önemlidir.Bağlayan,gizleyen ,örten ,ayıran bir çok şeyin yerine geçer ama herkeslerde anlar o şeyleri.Böyle de bir güzelliği vardır şeyin.Hepimiz ölümlü olduğumuzu biliyoruz ve mutlulugun peşindeyiz.Henüz uyanamamışlar hep kısa süren tüketilmesi kolay ,çabuk bitenlerde arıyorlar.Alınıp satılanlarla diyebilirim.Şimdi dükkanda,mağazadan alınamayacalar geldi hemen zihine.Gerek var mı sıralamaya yoksa sizin aklınızdan birer birer dökülmeye başladılar mı?Bu dökülenlerin içinde su,oksijen,görmek,nefes almak,yürümek ne büyük nimetler fakat diğerleri bizim onlarla ilişkilerimize bağlı hiçbir AVM de yoktur.İlişkilerdeki dengeyi,minnettarlığı,suçluluğu,beklentiyi alma vermeyi tutturduğumuzda işte hayattaki arayışlarımız daha bir mutlu ediyor bizi.Kendi içselimizdeki bulduğumuz dinginliği dışarıdaki ilişkilerdeki dengeyle besleyebildiğimizde daha yaşanılası bir yaşamımız oluyor.Bunun içinde her bireyin,mutlu birey olabilmesi için aşkla tutkuyla o her neyse hergün yeniden yeniden üretmesi,üretirken yaratıcılığını katması severek,inançla ona bağlanarak tutunması ve çevresinide bundan faydalandırması yada paylaşması gerekir.Bu elzemdir.Bireyin aslında tüm mutluluk arayışıda budur. İçindeki yaratıcılığın keşfidir aramak,mutlu olmaksa paylaşmaktır. Noktayı koydu kadın ve sırtı ağrıdığından bir kalkıp dolandı salonun ortasında, tekrar pencereyi açıp dışarıya boş sokaklara doğru baktı..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir